Ekim Ayı Veli Bülteni 2025
- Beyza Çiğdem Kaplan

- 3 Kas
- 4 dakikada okunur
Merhaba! Sonbaharın en renkli ayı ekim geldi. Ağaçların yapraklarını rüzgâra bırakışı, sabah serinliği, toprak kokusu ve günün kısalan ışıklarıyla birlikte doğadaki değişimin güzelliğini artık belirgin bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Bu belirgin değişimler sebebiyle mevsim geçişlerine doğaya özgü temalar yakıştırıyoruz. Bu ayki temamız da Tema Vakfı’ndan esinle “Toprak Dersem Çık!” Ay boyunca çocuklarımızla toprağın altını üstüne getirecek, taşları inceleyecek, kökleri araştıracak ve doğanın hikâyelerini birlikte keşfedeceğiz. J Bir de tabi ki ekim ayı, bayram ayı! Atamızın “Küçük hanımlar, küçük beyler…” diye seslendiği ikbal ışıklarımız yavrularımızla bayramı her sene olduğu gibi arka bahçemizde, bir sofranın etrafında buluşarak kutlayacağız. Şimdi sizlerle hafta hafta yapacaklarımızı paylaşayım:
Ekim ayının ilk haftasın (29 Eylül- 3 Ekim), toprağın temeline inerek taşları inceleyerek başlıyoruz. Temamız toprak, evet ama bunca toprak nereden geliyor? Çocuklarımızla taşların ve kayaçların kaynağını, benzerliklerini, farklılıklarını ve yüzeylerini keşfedeceğimiz keyifli bir hafta bizi bekliyor. Haftanın ilk günü öğretmenimiz küçük bir taşı eline alacak ve şöyle diyecek. “Bu taş bir zamanlar dağın tepesindeydi, sonra yağmurla dereye düştü...” Çocuklar sırayla taşı alıp hikâyeye yeni bölümler ekleyecekler. Böylece her taş, çocukların hayal gücüyle bambaşka bir yolculuğa çıkacak. Salı günü çocuklarımıza soracağız: “Taşlar yüzer mi, batar mı?” deneyimizi yapıp birlikte gözlemledikten sonra tekrar soracağız: “Peki bütün taşlar batar mı?” İşte o zaman sahneye ponza taşı çıkacak ve bu istisnai durum üzerine hep birlikte konuşacağız. J Çarşamba günü ise değerli ve yarı değerli taşları sınıflandıracak, ardından ıslak üstü ıslak tekniğiyle rengârenk jeodlar modelleyeceğiz. Haftanın son iki günü sanatla dolu! Perşembe ve cuma gününü heykellere ayırıyoruz. Çocuklarımız farklı niteliklerde taşlardan ilhamla kendi heykellerini yapacaklar; belki minik bir hayvan, belki de bir kule…
Hazır taşlarla başlamışken ayın ikinci haftasında (6-10 Ekim) çocuklarımızla küçük bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. Pazartesi günü “zaman makinemize” binip Taş Devri’ne gidiyoruz. Çocuklarımız, boya püskürtme tekniğiyle mağara resimleri yapacak, kendi sembollerini taş duvarlara taşır gibi kâğıtlara aktaracaklar. Böylece binlerce yıl önce yaşamış bir sanatçının yerine kendilerini koyacaklar. Ardından tuz seramiğinden kolyeler yaparak kemik kolyeleri yeniden yorumlayacak, “Taş Devri Modası”nı eğlenceli bir şekilde keşfedecekler. Salı günü mutfak zamanı! Çocuklarımızla Taş Devri insanlarının yemek hazırlama süreçlerini deneyimleyeceğiz. Ellerini una bulayıp yoğuracakları küçük hamurlar, geçmişle bağ kurmanın bir yolu olacak. Perşembe günü sıra dev hayvanlarda! Mamutlarla filleri karşılaştıracak, onların benzerlik ve farklılıklarını keşfedeceğiz. Ardından bu koca canlıların Taş Devri insanlarının hayatındaki önemini konuşacağız. Cuma günü ise haftanın sorusunu ele alıyoruz: “Biz bütün bunları nasıl biliyoruz?” İşte tam burada çocuklarımızı arkeoloji bilimiyle tanıştıracağız. Bahçemizde küçük bir “arkeoloji kazısı” canlandırması yapacağız. Çocuklarımız bahçeye saklanmış minik taşlar, figürler ve ipuçlarını bulmaya çalışacaklar.
Taş Devri’nden günümüze doğru yolculuğumuzda bu hafta (13-17 Ekim) kayaların ve taşların nasıl zamanla toprağa dönüştüğünü keşfedeceğiz. Çocuklarımız, doğanın sabırlı ellerinde gerçekleşen bu büyük dönüşümü küçük deneylerle gözlemleyecek. Pazartesi günü bunu bir kurabiyeyle gerçekleştireceğiz. Büyük bir kurabiyeyi kaya gibi düşünecek, içindeki çikolata parçalarını da mineraller olarak hayal edeceğiz. Çocuklarımız kürdanlarla ya da elleriyle kurabiyeyi parçalara ayırırken aslında kayaların rüzgâr, su ve sıcaklıkla nasıl ufalandığını somut bir şekilde deneyimlemiş olacaklar. Böylece büyük kayaların zamanla çakıllara, çakılların ise kuma dönüşebildiğini öğrenecekler. Ardından “Tortul Kavanozu Deneyi” ile toprak tabakalarına bakacağız. Çocuklarımız bir kavanozun içine su ve toprak koyacak, çalkalayıp bekletecekler. Saatler geçtikçe ağır parçacıkların dibe çöktüğünü, daha hafiflerin üstte kaldığını görecekler. Bu gözlem onlara toprağın tek renkli bir madde değil; içinde kum, kil, taş parçaları ve organik kalıntılar barındıran zengin bir yapı olduğunu gösterecek. Hafta boyunca ayrıca “bitkilerin ihtiyaçları” üzerine deneyler yapacağız. Çocuklarımız aynı tohumları farklı koşullarda deneyecek: susuz, ışıksız, havasız, sıkışık… Böylece hangi şartlar olmazsa bitkilerin büyüyemediğini kendi gözleriyle görecekler. Bu süreçte sabırla gün gün gözlem yapacak, sorumluluk alacaklar. Sanat etkinliklerinde ise toprağın renklerini kâğıda taşıyacağız. Çocuklarımız toprak tonlarıyla resimler yapacak, taşların ve kumun dokusunu sanatın içine katacaklar. Ayrıca oyunlarla “kaya, çakıl ve kum” döngüsünü dramatize ederek eğlenceli bir şekilde pekiştirecekler. Buz kalıplarına doldurduğumuz çamurlarla oluşturduğumuz minik tuğlalarla yapılar inşa edeceğiz. Elbette haftaya ritim çalışmaları ve matematik etkinlikleri de eşlik edecek.
Ekim ayının sonuna yaklaşırken bu hafta (20-24 Ekim) karıncaların dünyasına konuk oluyoruz. Çocuklarımızla birlikte karıncaların yaşam döngüsünü, yuvalarını ve doğadaki görevlerini keşfedeceğiz. Haftanın başında öğretmenlerimiz, karıncalar üzerine hazırladığı bir Türkçe etkinliğiyle çocuklarla sohbet edecek. Karınca yuvalarını resimlerden inceleyecek, “Karıncalar nerede yaşar, yuvalarını nasıl yapar?” gibi sorularla merak uyandıracağız. Ardından çocuklarımız kendi karınca yuvalarını çizecek, dallar ve taşlarla küçük yer altı yuvaları tasarlayacaklar. Sonrasında bu etkinliği bahçede üç boyutlu karınca yuvası olarak gerçekleştireceğiz. Toprak, bardaklar ve bloklarla minik yuvalar inşa edeceğiz. Çocuklarımız bu yuvalara yiyecek kalıntıları bırakıp karıncaların nasıl çalıştığını gözlemleyecekler. Daha sonra bahçeye şekerli yiyecekler koyarak karıncaların davranışlarını yakından inceleyeceğiz. Matematik etkinliklerinde karınca görselleriyle toplama-çıkarma oyunları oynayacağız. Çocuklarımızla karıncalar üzerinden yapacağımız matematik sohbetleriyle hem eğlenecek hem de sayıların dünyasında pratik yapacağız. Ayrıca karınca kartlarıyla “Kaç tane sakladım?” oyunu oynayarak dikkatleri üzerinde çalışacağız. Dramatik oyun oynamamak olmaz tabi! Çocuklarımız kendi piknik örtülerini hazırlayacak ve parmak baskısıyla üzerine minik karıncalar konduracaklar. Bahçede ise gözlem tablosu ile karşımıza çıkan böcek türlerini kaydedecek, grafiğe işleyip birlikte yorumlayacağız. Haftanın sonunda dramatik bir etkinlikle çocuklarımızın hayal gücünü harekete geçireceğiz: Karınca resimleriyle “Bu üç karınca ne konuşuyor olabilir?” diye soracak, onların cevabıyla karıncaların hikâyelerini birlikte oluşturacağız. Bu hafta çocuklarımızın, karıncaların düzenli, çalışkan ve işbirliğine dayalı yaşamlarından ilham almalarını umuyoruz. Cumhuriyet Bayramı coşkusuna doğru ilerlerken “birlik olmanın” ne kadar güçlü bir şey olduğunu doğanın en küçük canlılarıyla keşfetmiş olacağız.
Ayın son haftasında (27 Ekim-31 Ekim) bayram coşkusu var! Biliyorsunuz biz Cumhuriyet Bayramı’nı her yıl ceviz ağacımızın altında, bayram sofrasında birleşerek kutluyoruz. Bu sofrada içeceğimiz çorbayaysa seçim yapıp karar veriyoruz. O sebepten miniklerimiz bu hafta sandık başında. J Her yılın şampiyonu yayla çorbasını ise bu yıl seçime dâhil etmeyeceğiz. Tarhana çorbasına yeni bir rakip var, bilginize. J Mavi Çam’da en sevdiğim geleneklerden biri bayram sofrası. Çocuklarımızın gözlerinde cumhuriyet ışığı, ellerde bayraklar, biz öğretmenlerin kalbindeyse Atamıza duyduğumuz derin minnet… Biliyoruz, cumhuriyet tam da bu demek! Bayramımız kutlu olsun!




